Alt Menü

ŞEHİR HAYALETLERİ

ŞEHİR HAYALETLERİ

Çarkların Arasında...

Hepimiz şehrin keşmekeşi içinde yaşıyoruz. Çoğumuzun yaşamı kendi elinde değil. Sistemin çarkları arasında sıkışmış ve onun dayatmalarıyla sürükleniyoruz. Her gün aynı monoton tempo içinde yaşamımızın sıradanlaştığını, tam da bizden beklendiği gibi yaşama dair farkındalıklarımızı yitirdiğimizi algılayamıyoruz. At gözlüklerimiz gözümüzde sadece geçip gidiyoruz.

Oysa dünya bizim çevremizde dönmüyor. İçinde güzel tarafları olduğu kadar rahatsızlıkları da barındırıyor. Aslında sistem kendi posalarını yaratıyor, böylece var olabilmesini sağlamlaştırıyor.

Sokakta yaşayan çocuklar da, sistemin kendini koruyabilmesi için ürettiği toplumsal gruplardan biri. Üstelik belki de en suçsuz olanı. Çoğu, kendi tercihi olmayan, var oldukları durumun nasıl başladığını bile çözemeyen oldu bittiler içinde sokaktalar.

Toplumun geri kalan bölümü açısından durum daha da vahim. Bugün birey olma bilincinden o kadar uzağız ki her geçen gün bir parça daha duyarsızlaşıyoruz ve duyarsızlığımız öyle kemikleşmiş ki, her gün önünden yüzlerce defa geçtiğimiz bir çocuğu bırakın düşünmeyi, en azından dönüp bakmayı, onun farkında bile olmuyoruz. Ta ki bir üçüncü sayfa haberinin baş karakteri olmasın. O zaman da ya “vah vah”larla geçiştiriyoruz ya da bin bir sövgüyle deşarj oluyoruz. En duyarlılarımız (!) vicdanlarını rahatlatmak adına üç-beş kuruş yardım yapıyor. Ya sonra ? Yine önünden geçip yine farkına varmamaya devam ediyoruz. 

Makro Çözümler… Bireyin Katkısı

Son on yılda her gün daha fazla çocuğun sokakta olmasının temelinde adaletsiz gelir dağılımı, işsizlik, göç, eğitimsizlik gibi büyük ölçekli sorunlar var ve bu nedenle de kesin çözümleri yine makro düzeyde olmalı. 

Burada dikkat edilmesi gereken nokta yukarıdan/devletten aşağıya/topluma sunulacak radikal çözümlerin gerçekleşme sürecinin, aşağıdan/toplumdan yukarıya/devlete yapılacak baskılar ve yön göstermelerle hızlandırılacağıdır. Bu da bilinçli bireylerin oluşturduğu sivil toplum örgütleri kanalıyla gerçekleşir. 

Vicdan mı, Bilinç mi ?

Şehir Hayaletleri Projesi  “sokak çocukları gerçeği”ne farklı bir açıdan bakmakta. Bu farklılık  projenin bireyin/toplumun vicdanından çok bilinciyle ilgili olması. Amaç, bireyin/toplumun acıma, yok sayma, korku gibi vicdanını rahatlattığı ya da kendisini geçici olarak korumaya aldığı kolaycı davranış biçimini bir kenara bırakarak, kendine soru sormasını başlatmak ve kalıcı çözümler üretecek mekanizmayı harekete geçirmesini sağlamak.

Şehir Hayaletleri Projesi bu noktadan hareketle, yaşamımızın bu kadar içinde olup da fark etmediğimiz sokak çocuğunun, o güvenli evlerimizin sıcak yataklarında bile aklımızda olmasını sağlamayı hedeflemiştir. 

Fark etmek birinci adımdır. Sonra varlıklarını kabul etmek gelecektir. Ve çözüm üretmek.

Bu projenin Umut Çocukları’na en önemli katkısı, mesajını alanlara insan olmanın en önemli özelliği birey olduklarını hatırlatmasıdır. Çünkü çocuklara“şey”gibi değil, toplumun bireyleri olarak bakmak, kişinin kendisinin birey olduğunu fark etmesiyle başlar. 

Şehrin Hayaletleri 

Sokakta yaşayan çocuklar her iki dünyaya da ait değildirler. Ne bu/bizim (!) dünyaya/dünyamıza kabul edilmektedirler, ne de öbür dünyaya göçüp gidebilmekte. Bu araya sıkışmışlık ve -başlangıçta- kendi seçimleri olmayan yaşam şekli dayatması, çocuklarda huzursuz davranışlara neden olmaktadır. Tıpkı her iki dünya arasında ruhlarının huzura kavuşmasını bekleyen hayaletler gibi. Hayaletler kendi içsel sıkıntılarını çoğunlukla içinde yaşadıkları topluma yansıtırlar ve rahatsızlık verirler. Bu halde olmaları kendi suçları değildir. Başkalarının yaptığı yanlışların sonucudur. Tıpkı sokak çocukları gibi. 

Ruhsal benzerlikleri yanında fiziksel benzerlikleri de bu projeye yön veren unsurlardan. Yani toplumun bakış açısından “ruh gibi” olmaları. Hayaletler ve sokak çocukları bizimle birlikte aynı ülkede, aynı şehirde ve hatta aynı mekanlarda yaşıyorlar ve bizler onları, rahatsız edilene kadar  görmemezlikten  geliyoruz.  Sonrasındaki  tavrımız  ise hep aynı : Korku

Sonuç olarak;  “Şehir Hayaletleri” çalışmasının birincil amacı, şehrin kaosu içinde sürüklenen bireyin kaybettiği  “yaşamda(n) farkında olma hali”ni kazanmasını sağlayacak kapıları ara(la)mak  ve bu bilinç içinde sokak çocuklarının da bu yaşamın bir parçası olduğunun altını çizmektir.  

Hayaletler huzura kavuştukları taktirde bizim dünyamızdan çıkıp giderler. Umut Çocukları ise bizim dünyamıza gireceklerdir. Eğer biz onların zaten burada olduğunun farkına varabilirsek. 

İstanbul, 2003 

Proje Danışmanları

Orhan Cem Çetin, Özgür Erkekli 

Oynayanlar

Ali Can Conte, Aynur Tokluoğlu, Aytuğ Civan, Zehra Conte, Zeynep Efser Erkekli

Teknik Üzerine

Fotoğraflar iki katmandan oluşuyor. Fon İstanbul’un tanıdık sokaklarının monokrom fotoğrafları, üstte ise transparan renkli sokak çocuğu fotoğrafı. Çalışmada sokak çocuklarının doğrudan fotoğrafı çekilmedi, oyuncular stüdyoda canlandırma yaptılar. Çekilen fotoğraflar önce instant filme (Polaroid) aktarıldı. Sonra filmden yüzey kaldırma yöntemiyle transparan renkli kısım elde edildi ve fona aktarıldı. İki katmanlı bu fonun tekrar fotoğrafı çekildi. Çalışmada negatif, pozitif, polaroid filmler, baskı ve dijital fotoğraf teknikleri bir arada kullanıldı.