Alt Menü

YÜZEYE DOKUNMAK

YÜZEYE DOKUNMAK

Dördüncü Boyuttan Mekan Okumaları

İnsan bir binayı anlamaya çalışabilir mi? Ya da bir bina insanla iletişime geçebilir mi?

Düyûn-ı Umûmiye’den İstanbul (Erkek) Lisesi’ne kitabının fotoğraf çekimlerine paralel yaşadığım bir başka süreç, bu iki sorunun peşinden gitmeme neden oldu. 25 yıldır İstanbul Lisesi binasında kursiyer, öğrenci, ziyaretçi ve eğitmen olarak bulunuyorum. Ancak bugün bulunmakla yaşamak arasındaki o görünmez “kalın” çizgiyi fark edebiliyorum.

Mekan kelimesi, üç boyutla tarif edildiğinde boşlukta yer doldurmaktan öteye geçmez. Oysa, mekan-insan ilişkisinden bahsedildiğinde artık zamandan ayrı tanımlanamayan bir kavramdır. Zaman biriktirir. Dört duvar-bir çatıyı, örneğin ev olmaktan çıkarıp yuva yapan o birikenlerdir. O an, sahip olmaktan ait olmaya geçişin başlangıç noktasıdır. Artık mekanı tasarlayanın formu oluşturan hayalini anlamaya başlarsınız. Çatının kenarı, mimarın elini hattında gezdirdiği yumuşak bir kıvrıma dönüşür. Ustanın mermerin pürüzsüzlüğü karşısında duyduğu memnuniyeti hissedersiniz. Basamaklarını binlerce insanın erittiği merdivenlerden çıkar, tırabzanda sizden önce bırakılmış parmak izlerine dokunursunuz. Dokunduğunuz kendi farkındalığınızdır.

Bir yapının mimarının, yapan ustaların ve içinde yaşamış olanların ruhları oranın her köşesine siner. İnsanın o mekanda hissettiği de zamanın biriktirdiği bu yansımalardır.

Yüzeye Dokunmak fotoğraf çalışması bu yansımaların peşinden koşuyor.

Nisan 2006


Düyûn-ı Umûmiye / İstanbul (Erkek) Lisesi Binası

1881 yılında, konsolide edilen Osmanlı dış borçlarını yönetmek için “Düyûn-ı Umûmiye İdaresi” adı ile uluslararası bir teşekkül kuruldu. Maliye Nezareti’nin yanında ikinci bir Maliye Nezareti durumuna gelen bu kurum, devlet içinde ikinci bir devlet olmuştu.

Düyûn-ı Umûmiye ilk devrede çalışmalarını İstanbul Bahçekapı’da bulunan Köprülü Han’da sürdürdü. Ancak, kısa sürede han Düyûn-ı Umûmiye’ye dar gelince, mimar Alexandre Vallaury’ye Çiftesaraylar Mahallesi’nde görkemli bir bina yaptırıldı ve 1890’lı yılların sonunda Düyûn-ı Umûmiye bu binaya taşındı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Lozan Antlaşması’nda borçların ödenme şekli yeniden düzenlendi. 1929 yılında mali yetkileri kaldırılan Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’nin merkezi İstanbul’dan Paris’e taşındı. Türkiye Cumhuriyeti 1954 yılında Osmanlı borçlarından kendisine düşen son payı da ödedi.

Düyûn-ı Umûmiye’nin boşalttığı bina bir süre boş kaldıktan sonra önce Tıp Fakültesine tahsisi gündeme geldi. Ancak daha sonra bundan vazgeçilerek, Atatürk’ün emriyle bina 1933 yılında İstanbul Erkek Lisesi’ne tahsis edildi.

Çanakkale Savaşı’nda verdiği şehitlerin anısına “Sarı-Siyah” renkleri benimseyen, Sakarya Savaşı’na katılmış olmaktan dolayı izci grubuna “Sakarya İzci Oymağı” adını koyan öğrenciler vatan ve millet aşkını sürekli yüreklerinde canlı tutmuşlardı.

Bunu yakından bilen Atatürk bu okulda öğrenim görecek öğrencilere; bu binanın neden inşa edildiğini, Osmanlı borçlarının ülkenin egemenlik hakları ihlal edilerek nasıl toplandığını, binada bulunmak ve o havayı solumak suretiyle sürekli hatırlayarak, ülkenin bir daha bu durumlara sokulmamasının bilincini vermeyi amaçlamış olmalı. 120 yılı aşkın geçmişe sahip İstanbul (Erkek) Lisesi, 73 yıldır Düyûn-ı Umûmiye Binası’nda faaliyetini sürdürmekte ve bu bilinçte öğrenciler yetiştirmeye devam etmektedir.